HAYAT NE İÇİN?
4,5 milyar yıldır dönen dünyada ortalama sadece 70 yıl yaşıyoruz. Milyarlarca insan geldi geçti, peki ya bizler bu sağlıklı olduğumuz, zamanımızın olduğu, gücümüzün ve yaşadığımız anın değerini biliyor muyuz?
Yaşadığımız anları geleceğe dair umutlarla, mutluluklarla mı dolduruyoruz yoksa geçmişte yaşadıklarımızın bize yansıttığı olumsuzlukla geleceğe küfrederek mi? Geçmişte yaşadıklarımız geçmişte kaldı, yaşadıklarımız sadece bir anlıktı, bunlardan ders çıkarıp aynı hataları yapmamak mesele. Bir insan hayali için yaşamazsa ne için yaşar? Başkalarının hayalleri için mi? Hadi ama, bu kadar basit olmamalı. Biraz çaba, eğer sen o hayali kurduysan ona giden yolu da çözebilirsin. İnsanlar üzerinde düşündükleri, araştırdıkları, konuştukları konular üzerinde uzmanlaşırlar. Bugün bize mucizeleri yapmış gibi görünen kişilerin hepsi birer insan, fazlası değiller. Bugün bu başarıya sahip olmalarının altında pek çok şeyden feragat etmeleri ve başka bir şey yokmuş gibi çalışmaları yatar; başarı için. Hayatta her şeyin başı ve sonu vardır. Bizlerin de. O son geldiği anda arkamıza dönüp ömrümüzü neyle geçirdiğimizi sorguladığımız anı düşünün. Sizce şu an yaptığınız şeyler sizi o anda tatmin eder mi? İyi ki yapmışım dediğiniz şeyler uğruna mı çabalıyorsunuz yoksa ölü bir balık gibi akıntıya mı kapıldınız?
Ne olursa olsun, gün her insana 24 saat, bunu unutmayın. Bu 24 saati nasıl değerlendireceğiniz sizin elinizde. Belki aklınızı kullanıp başkalarının 20 yıl üzerinde çalıştığı konuyu ondan öğrenip kısa zamanda hayatınıza 20 yıl eklersiniz. Belki o 20 yılda o konuda çalışıp siz öğrenirsiniz o ince detayları. Hayatta bazı insanlar deneme yanılma yoluyla öğrenir, bazıları sistematik ilerler, zaman kaybı yaşamak istemez. Kimileri hatalarından ders alır, kimileri hatalarından kaçar. İnsana doğruyu öğreten, geliştiren şey hatalarıdır, doğrularınız zaten doğrudur. Seçim de karar da sizin.
İnsanın neyi yapacağına, düşüneceğine dair motivasyonunu gösteren bir piramit vardır. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi. Bu piramide göre insan önce ihtiyaçlarını tamamlar, daha sonrasında kendini gerçekleştirir. Bir araştırmaya göre dünyadaki insanların yalnızca %2-3′ ü kendini gerçekleştirmiştir. Çünkü kişi ne zaman kendini gerçekleştirecek olsa alttaki basamaklardan birinde bir problem çıkar ve kişi üstteki basamağa odaklanamaz.
İnsanlar zaman zaman sevgi arayışına girerler, bir insana bağlanırlar ve ondan ayrıldıklarında bu sevgi boşluğunu hissederler. Bazıları bunu başkasıyla doldurur, bazıları bununla yaşamaya alışır. Şunu hiçbir zaman unutmayın, bir insanla gün içinde olan iletişiminiz en fazla saatler sürer. Hadi sürsün 3 saat toplamda. Geriye kalan 21 saatte yalnızsınız, o insan hayatınızda yok. Hiçbir insan 24 saatini size veremez. Karınız/kocanız bile 24 saatini size veremez, ikiniz de sıkılırsınız ya. Vakti geldiğinde -bu hayatın gerçeğidir- o da hayatınızdan çıkacak. En sonunda bir ayrılık olacak. O halde bu sevgi açlığımızı temelde başka bir şeyle doldurmalıyız ki piramidin üst basamaklarına tırmanabilelim. Bizden hiç ayrılmayacak bir şeyle. Onu hiç unutamayacağımız ve bağlandığımızda bizi yüzüstü bırakmayacak bir şeyle. Bunun ne olacağını size bırakıyorum…
Bir noktadan bile çok daha küçük olduğum bir evrende başladı hayat denilen sürecim. Etrafımı yorumlama çabamla başlarken her şey, her insan gibi aradım durdum kendimi. Bazen bir sınav başarısı, bazen para, bazen hayat için koşturdum durdum bir şeylerin peşinde. “Aslını kavrayamadığım şeye nasıl sabrederim” cümlesini düşünürken hayatın tokatları ayılttı beni ve gerçeği hatırlattı.
Yazıyorum, öğrendiğim bu gerçeklerle sizleri de ayıltmak ve bir gün kendinize günaydın demeniz dileğiyle…