YENİ YAŞAM ARAYIŞLARI: ÖTEGEZEGENLER
Kelime anlamı olarak kendi güneş sistemimizden olmayıp, başka bir yıldız sisteminde olan veya başıboş dolaşan gezegenlere deniyor. Bu gezegenlerde aranan şartlardan en önemlisi bu gezegenlerin yıldızın yaşanılabilir bölgesi içinde olması yani yüzeyindeki suyun sıvı halde kalabilmesi lazım.
Gezegenlerin oluşumu : Yıldız yeni doğduğunda yani doğum aşamasındayken üzerine çöktüğü tüm malzemeyi kullanmaz ve doğduğunda ise dönerek açısal momentumun korunumu ve merkezkaç kuvveti sayesinde bulutsu disk haline gelebilir yani bulutsudaki dönüş büzüşme süreci olduğundan daha da hızlanır ve daha sonraları eğer iş rast giderse gezegenler oluşabilir. Bu yaşam arayışlarımızın tarihine bakacak olursak ilk ötegezgen 1992 yılında bir pulsarın yani çok yüksek hızda dönen bir nötron yıldızının etrafında keşfedildi.
Sonrası ise bu yılki Nobel Fizik Ödülüne layık görülerin Michel Mayor ve Didier Queloz kazandı, tabii ki bu ödül yarı yarıya paylaşıldı ödülün diğer yarısını ise James Peebles yani Büyük Patlama teorisinin teorisyenlerinden bir tanesi ödülün yarısına layık görüldü. Mayor ve Queloz 1995′ de Pegasus takımyıldızında 51 Pegasi yıldızının yörüngesinde 51 Pegasi b adlı bir gezegen keşfettiler. Bu gezegenin yıldızının özelliği güneş benzeri yıldız olmasıdır. Bunların dışında 1988′ de Gama Cephei yıldızının yörüngesinde bir gezegenin varlığı doğrulanmıştır.
Peki bu gezegenler nasıl keşfedil miştir? Nasıl bulunmuştur? Bu gezegenlerin yıldızlarının ışığı çok fazla olduğu için gezegenlerinin ışığını yutmaktadır yani bu gezgenler doğrudan çok zor gözlemlenebilir, doğrudan gözlemleme yöntemi gezgenimiz yıldızına yakın olup da bir gaz devi olursa yıldızın ışığı gezgenede bir X ışınında parlama etkisi yaratıcaktır ve bu yolla da doğrudan gözlem yapılabilir.
Genellikle bu gezegenler dolaylı yoldan gözlenerek bulunurlar, zaten bu güne kadar keşfedilen ötegezegenler çoğunlukla dolaylı yoldan gözlenerek bulunmuştur. Dolaylı yoldan gözlem çeşitlerinden ilk olarak:
Dikine ( Radyal) Hız ,Doppler Yönemi : Bu yöntem genel olarak bir yıldızın çevresinde dönen gezegen yıldıza kendi kütle merkezi etrafında döneceği bir yörünge sağlar. Yıldızın bu yörünge çevresinde döndüğü hıza radyal hız denir. Bu hızımıza bağlı olarak da yıldızın yörüngesinden kaynaklı; yaydığı ışığın bizden uzaklaşınca kırmızıya, bize yakınlaşınca da maviye kayması olarak söyleyebiliriz. Bunu günlük hayatta bir polis arabasının veya bir ambulansın siren sesini bizden uzaklaşınca azaldığını, bize yakınlaşınca ise arttığından örnek verebiliriz. Gözlemci yıldızın yaydığı ışığa bakarak böyle bir sonuca varabilir.
Astronometri (Gökölçüm) Yöntemi: Bu yöntemde ise yıldızın, gezgenden kaynaklı sahip olduğu yörünge, yıldızın konumunda ufak değişiklikler yaratacağı için gözlemci bunu inceleyerek bir gezegen olup olmadığı sonucuna varabilir.
Pulsar Zamanlaması: Pulsar zamanlaması bir pulsar yani çok hızlı dönen bir nötron yıldızının çevresinde dolanan bir gezegene bağlı olarak yıldızın yayacağı radyo dalgalarının frekansının değişimi sonucu orada bir gezegenin olup olmadığı bulunur.
Geçiş Yöntemi: Bu yöntem genellikle en çok kullanılan yöntemlerden biridir. Özellikle ötegezegen araştırmaları yapan uzay araclarında bu yöntem kullanılmaktadır. Kullanılan bu yöntemle; gezegen, yıldızının önünden geçerken yıldız ışığında bir düşüşe yol açar. Bunun sonucu olarak da orada bir gezegenin olup olmadığı bulunabilir. Bu yöntem genellikle gezegenin atmosferinin de bulunmasını sağlar.
Kütlecekimsel Mikromercekleme: Yaşam yuvası arayışlarımızı sağlayan yöntemlerden bir tanesi daha olan mercekleme yöntemi bir yıldızın etrafında bir karadelik veya gezegen olmasından dolayı o yıldızın ışığının başka bir yerde gözükmesini ve parlaklığının daha da büyümesini sağlayabilir.
Aklımıza gelen sorulardan bir tanesi de bu gezegenelerden birinde hayat olup olmadığı, ne yazık ki bu gezegenlerde daha başka bir canlı türüne rastlanılmadı ama kim bilir belki de gelecekte uzaya gönderdiğimiz yeni uydular sayesinde kendimize yeni dostlar bulabileceğiz. Tabi yeni dostlar bulmaktansa yeni bir yaşam yeri bulmak daha mantıklı geliyor. Ne de olsa dünyanın kaynakları bize çok uzun dayanamayacak, bu yüzden de yeni bir yuva bulmamız şart. 2018′ de görevine son verilen Kepler uzay teleskopu 2340 civarı ötegezegenin varlığını ortaya çıkardı. Şimdilerde ise görevinde olan TESS (Transiting Exoplanet Survey Satellite) ötegezegen avcısı görevine devam etmektedir.
Bu gezegenlere örnek verecek olursak:
HD 209458b isimli gaz devi güneşine öylesine yakındır ki yavaş yavaş buharlaşmaya başlamaktadır.
Gliese 667Cb, üçlü bir yıldız sisteminde bulunup birinin etrafında dönen bir süper dünyadır. Süper dünyalar jüpiterden küçük, dünyadan daha büyük kayaç gezegenlerdir. Süper dünyalar içinde yaşam olup olmadığı ismiyle bağlantılı değildir, büyüklük hedef alınmıştır. Süper dünyaları kataloğumuza katan Kepler uzay aracıdır.
Kepler-10b, keşfedilen ilk kayaç ötegezegendir. Ama buna rağmen yıldızına aşırı yakınlığı yüzünden yüzeyi erimiş lavlar ile kaplıdır.
Kepler 186f, kırmızı cüce yörüngesinde bulunan dünyaya çok benzer bir gezegendir. Üstelikte yıldızın yaşanılabilir bölgesine bulunur.
Gliese 581, kırmızı cüce yıldızının yörüngesinde bulunan 3 gezegenden biri olan bir süper dünyadır.
Yukarıda yazdığı gibi HD 209458b’in güneşine yakın olması sebebiyle ışığı gezegenden geçerek bize atmosferi hakkına bilgi verir.
Genç gezegen Ressam Beta’nın günü 8 saattir.
Bu gezegenlerde canlıların olduğu henüz doğrulanmadı. Zaten bazılarında sıcak olmaları bazıları ise buzdan veya gazdan olması nedeniyle, süper dünyalarda ise hala canlılara dair bir iz bulunamadı. Bizim, yani insanlar için yeni bir yaşam yuvası önemli olduğundan kendimize yeni bir yuva bulmayı umuyoruz.
KAYNAK:
www.nationalgeographic.com
www.space.com
Tübitak Yayılar Derin Uzay Govert Schilling
Görsel Kaynak:
www.evrimagaci.org
www.earthsky.org
www.spaceanswers.com
www.theatlantic.com
1 thought on “YENİ YAŞAM ARAYIŞLARI: ÖTEGEZEGENLER”