KOZMOSTAKİ BİLİNMEYEN KARANLIK
Bizleri de oluşturduğuna inandığımız normal madde, ilginç bir şekilde, kosmosta çok küçük bir yüzdeliği oluştururken, karanlık madde olarak bilinen bu tuhaf madde çok daha büyük bir yüzdeliği oluşturuyor. Dahası enerji ve ışık yaymayan bir maddeden bahsediyoruz. Aklınızda “Nasıl keşfettik o zaman?” sorusunun olması muhtemel. Şöyle ki; süpernova ve nötron yıldızları konusunda da çok önemli çalışmaları olan astrofizikçi Fritz Zwicky, 1933 yılında Coma galaksi kümesinde bulunan galaksilerin hareket hızlarını ölçüyordu. Ölçüm sonuçlarına göre, galaksilerin beklenenden çok daha hızlı hareket ettiğini tespit etti. Hatta o hızla hareket eden galaksilerin kütle çekiminden kopup dağılması gerekirdi. Lakin durum böyle değildi ve galaksiler küme içinde belirli bir yörüngelerde hareket ediyordu. Sonrasında Zwicky, galaksi kümesinin kütlesini hesapladı ve sonuçlara da çok şaşırdı çünkü görünür madde, hesaplarına göre çok daha fazla olmalıydı. Zwicky bu sorunu “kayıp kütle” problemi olarak adlandırdı. Başlangıçta bu ilginç maddenin karanlık madde olarak değil kayıp kütle olarak bilinmesi de bu olaya dayalı. Bu kayıp kütle sorunu, özellikle Amerikalı astronomlar tarafından 1970’lere kadar yıllarca sorgulanmaya devam etti.Vera Rubin ve W. Kent Ford, Zwicky’in gözlemlerine benzer verilere ulaşarak bu durumu doğruladı; tipik bir galakside görünen yıldızların kütlesi, bu yıldızları galaksinin merkezindeki yörüngede tutmak için gereken kütlenin yalnızca yüzde 10’u dur sonucuna ulaştılar. Zwicky’in yalnız olmaması kayıp kütle gibi bir durum olduğunu ortaya koydu.
Bu tuhaf maddenin hiç olmamış gibi ihtimalini düşünmek için genel görelilik teorisinin yanlışlığını ya da eksikliğini söylememiz gerekiyor.
İsim kısmına gelecek olursak; yukarıda belirttiğimiz gibi ışık yaymıyorlar bu yüzden bilim
dünyası günümüzde ona “karanlık madde” demektedir. Ayrıca karanlık maddenin yapısının hâlâ aydınlatılmaya ihtiyacı vardır. Bu aydınlatma için yapılmaya devam çalışmalar; XENON, LUX, CDMS , Büyük Hadron Parçacık Çarpıştırıcısı, WMAP, Planck, Nötrino Teleskoplarının verileri. Aklınızda bu yazı ile ilgili hiç temel soru kalmaması adına şunu da anlatmak istiyorum; “Neden önemli buluyoruz?”. Şöyle diyebiliriz; Higgs bozonu ile karanlık madde arasında bir bağlantı olabilir. Her ikisi hakkındaki araştırmalar, atomaltı parçacıkların etkileşimini ve evrenin temel yapısının görünümü ile ilgilidir. Atomaltı parçacıkların anlaşılması ve modern fizik için gereklidir. Bunlar tâbi somut bilimsel veri gereklilikleridir.
Hiçbir şey bir gerçeği ortaya çıkarmak kadar önemli olamayacağı da benim düşüncelerim arasındadır. Carl Sagan’ın da dediği gibi “Bir yerlerde inanılmaz bir şey keşfedilmeyi bekliyor”.
Aklı kazanabilmiş yıldız tozları olarak her zaman keşfetme peşinde olmamızı diliyorum…
Kaynakça:
www.bilimgenc.tubitak.gov.tr (Görsel)