Hayatın birimi: Hücre

Hiç düşündünüz mü ilaçlar neden her insanda farklı yan etki gösterir?

Ya da nasıl oluyor da tek bir hücreden böyle farklı farklı, çeşit çeşit dokular oluşuyor?

Koca koca canlılar hücrelerden oluşuyorsa nasıl oluyor da bir bütün gibi görünüyorlar? Yani biz neden gözümüzle tek tek hücreleri sayamıyoruz?

Son soruyla başlayayım yazıma. Aslında insanla gözümüzle görebildiğimiz bir hücre var ama onu da normal şekilde göremeyiz. Bir tüp bebek merkezine gitmemiz gerekir. Evet, buradan da belli olacağı üzere, insan gözüyle görülebilen tek hücre yumurtadır. Yani görülebilen derken tek başına seçilebileni kastediyorum.

İnsan vücudunu bir şirkete benzetirsek, bu şirket daha komplike işler yapabilmesi için belli başlı bölümlere ayrılmıştır. İşte bunlar dokular ve organlardır. Bu bölümlerde çalışan işçiler de hücrelerdir.

Siz işçilere ihtiyaçlarını verirseniz -maaş, yol, yemek, sigorta- sizin için çalışırlar. Bizim hücrelerimiz de böyledir. Onlar için besin verirseniz, bağışıklık sistemiyle onları korursanız, onları gelişmelerden haberdar ederseniz mutlu olurlar ve düzeni bozmamak ve hayatta kalmak için çalışırlar.

Siz işçilere hak ettiklerini düşündükleri değeri vermezseniz işçiler isyan çıkarırlar. İsyan çıkarınca çoğunlukla kendi ekmeklerinden de olur. Acaba kanser de böyle mi? Hücre isyan mı ediyor da kanserleşme oluyor, buraya bir soru işareti koyayım.

Aslında bizim vücudumuzda her gün defalarca kanserleşmiş hücreler oluşur fakat bizim bağışıklık sistemimiz bu hücreleri yok eder. Protesto yapan işçileri dağıtan polisler gibi…

Her insan özünde benzer şekilde doğar, büyür ve iş seçer. Bazı işler çeşitli yönlendirmeler sebebiyle daha cazip gelir. Bu yönlendirmeler genelde çevresel etkenlerdir.

İnsan vücudundaki bütün hücreler tek bir hücre tipinden çoğalır ve bir dokuya ait olmayı seçerler. Bu seçim de aynı iş seçen insanlar gibi çeşitli etkenlerle olur fakat bu etkenler konusunda bilgilerimiz kısıtlı. Bunu anlayabilmemiz için öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor. Bütün hücreler temelde aynı yönetmeliğe yani DNA’ya sahip fakat bunda ilgilendikleri, kullandıkları kısım farklı. Neden farklı kısımlarını kullanıyor sorusunun cevabı belli, yani karmaşık büyük bir sistem oluşması için iş dağılımının olması lazım. Farklı kısımların kullanılması için bazı transkripsiyon faktörleri dediğimiz, DNA’dan bir şeyler üretilmesi için kullanılan proteinler işin içine giriyor, şu kısım daha çok kullanılsın, bu kısım daha az kullanılsın deniliyor.

Derken hücreler çoğalıyor, farklılaşıyor, büyüyor, yeri geliyor bazı hücreler ölüyor ve insan bir bütün olarak dünyaya geliyor.

Peki ilaçlar neden farklı farklı yan etkiler gösterir? Bu sorunun cevabı biraz karmaşık. Bu biraz hücrelerin çalışma disiplininde dışarıdan gelen mesajlara yanıt oluşturma süreciyle alakalı. Siz yazan bir yazıyı farklı farklı insanlara okuttuğunuz zaman anlayacakları şeyler farklı olabilir. Hatta bir insan aynı şeyi iki kere okuduğu zaman bile farklı anlayabiliyor. Bu anlama süreci kişinin düşünce sistemi, ruh hali ve bulunduğu ortamla ilişkilidir. Hücrelerin gelen sinyalleri algılama biçimleri de değişkenlik gösterir. Alınan sinyaller hücre içinde belli başlı mekanizmalardan geçer ve bu mekanizmalar hücre tipine göre başlangıçta aynı sinyalle başlasa bile farklı farklı yanıtlar oluşturabilir. Ve her hücrenin oluşturduğu yanıt kişiden kişiye değişebilir. Yani kısaca hücrenin anlama şekli de, hücrenin oluşturduğu yanıt da hem doku tipine göre hem de insandan insana hem nicelik olarak hem de nitelik olarak farklılık gösterir. İşte bu noktada son dönemlerde ortaya çıkan kişiye özel tıbbın önemi belli oluyor. Bu düşünce stiline göre hastalık yoktur, hasta vardır.

İşte hücre dediğimiz, küçücük bir şeyin serüveninin çok az bir kısmından bahsettim. Böylesine küçük bir şeyin içerisinde bahsetmediğim pek çok mekanizma dolu, umarım ilerleyen yazılarımda bunları görürsünüz. Bu hayatta yapılan her işi yapan bir şey vardır. Canlı veya cansız. Biz insanlar aklımızı kullanıp, bu yaratılmış şeylerin benzerini yapmaya çalışarak bir şeyler üretiyoruz. Belki ilerde bunların kontrolümüzden çıkarak bizi ele geçirmesinden korkuyoruz. Peki, ortada hiçbir örnek yokken sıfırdan bizi oluşturan bir varlığın neler yapabileceğini ne kadar düşünüyoruz, biz onu ele geçiremiyoruz ama o hep bizi kontrol ediyor. Her canlı sonunda ölümü tadıyor, bu da bunun bir kanıtı.

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.