İKLİM GÖÇÜ VE İKLİM MÜLTECİSİ

Son zamanlarda bir Coğrafyacı olarak sürekli denk geldiğim bir kavramdan size bahsedeceğim. Bu kavramın son zamanlarda çok konuşulması ve ve bu kavrama çok denk gelinmesinin nedeni insanoğlunun doğaya verdiği zararlar ve bu zararların iklime olan etkilerinin artık gözle görülür bir boyut kazanmasından geliyor. İnsanlar değişen iklim koşullarının klimatik sonuçlarını ve doğaya verdiği zararları konuşurken, bu olayların bize olan etkilerini ise pek fazla konuşmazlardı ama iklim değişikliğinin neden olduğu ısınmanın bazı böl­gelerde tarımsal verimliliği azaltması, temiz su ve bereketli toprak gibi eko­sistem hizmetlerinin azalması. Tropikal bölgelerde aşırı yağış nedeniyle yaşanan ani sel ya da akarsu taşmaları gibi ekstrem doğa olaylarının artması ve deniz seviyesi­nin yükselmesi nedeniyle bu seviyenin al­tında kalan kıyı bölgelerinin yok olması gibi olaylar insanları evinden etmiştir. Bu gibi durumları yaşayan insanlar kendi ülkeleri içinde yer değiştirme başta olmakla birlikte sınır değişikliğine varan hareketlerde bulunmuşlardır ve bu hareketlilikten dolayı iklim göçü ve iklim mültecisi kavramları konuşulmaya başlanmıştır.


İklim göçüne katılanlarını durumu Pasifik’teki adalar topluluğu Kribati’de yaşayan Ioane Teitiota isimli bir vatandaşın 2013 yılında Yeni Zelanda’ya yaptığı iltica başvurusunun sonucunda daha fazla konuşulmaya başlanmıştır. Teitiota’nın evinin bulunduğu adanın suyun altında kalma riskinden dolayı Yeni Zelandaya iltica başvurusunda bulunuyor ve bu başvuru yeni Zelanda tarafından reddediliyor. Bu olaydan sonra BM’den İklim Göçü İçin bir karar çıkarıyor bu karara göre “iklim göçmenleri geri gönderilmeye zorlanamaz”. Bu karardan sonra iklim göçü ve iklim mültecisi kavramı daha çok konuşulmaya başlanmıştır.


İnsanlığın değişen çevresel koşullara uyum sağlamak ve geçim kaynaklarının varlığını devam ettirmek için başvurduğu en temel yöntemlerden biri göçtür. Tümertekin’ın tanımıyla ”bir idari sınırı geçerek ikamet sahasını devamlı ya da uzun süreli olarak değiştirme” olarak ifade edilmektedir. İnsanlık var olduğu süre boyunca sürekli göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göçlerin nedeni çevresel ve iklimsel olmuştur.

İklim Göçü Yapan Bir Toplum

Göçler insanın bulunduğu çevrede var olan tehditlerden kaçmayı ve daha yaşanılabilir bir bölgeye göçüp uyum içinde yaşamak istemesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Nitekim göç insanlıkla yaşıt ve insanlar tarafından yaygın olarak değişen çevresel koşullara uyum sağlamak adına kullanılan bir yoldur. Bu şekilde iklim değişikliği ile başa çıkma noktasında çözüm yollarından biri olarak görülmektedir. Çevresel değişimler sonucu ortaya çıkan insan hareketliliği yeni bir olgu değildir. İnsanlar yüzyıllardır çevrelerindeki değişimlere bağlı olarak özellikle mevsimsel göçler yapmaktadır. Ne var ki, uluslararası toplum 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra iklim değişikliğinin ve çevrenin insan hareketliliği üzerindeki etkisine dair geniş bağlantıları ve etkileri tanımaya başlamıştır (Laczko ve Aghazarm, 2009, s.). Son dönemlerde ortaya çıkan iklim değişikliği nedeniyle yapılan göçler gönüllü-zorunlu, uzun vadeli-kısa vadeli, geçici-kalıcı, bölgesel-uluslararası gibi göç türleri açısından değerlendirilmektedir. iklim değişikliklerinin neden olduğu göçler doğal dengeleri bozarak, deniz seviyesi yükselmesi, ormansızlaşma, kuraklık ve uç hava olayları gibi etkileri olacağı oldukça açıktır. Tüm bu etkilerin insanların yerleşme şekilleri, yaşam koşulları, gıda ve su güvenliği, sağlık koşulları üzerinde ciddi sıkıntılar yaratacağı da öngörülmektedir. İklim değişikliğinin sonuçlarının göçü nasıl etkilediği sorusunun cevabı, toplulukların var olduğu sosyo-kültürel-politik-ekonomik çevrelerini, iklim değişikliğinin etkisini yaşayan insanların bilişsel süreçlerini; bireyin ve toplumun göçe ve göçün sonuçlarına ilişkin tutumlarını ve göçün cevap verebileceği iklim uyarılarının türünü anlamaktan geçmektedir (Kniveton vd., 2008, s. 57). İklim değişikliğinin insan hareketliliğini en az dört şekilde etkilemesi beklenmektedir (IOM, 2014b, s. 34):


a) Daha büyük, sık ve potansiyel olarak daha yoğun bir şekilde meydana gelen hava koşullarına bağlı doğal afetler-hem ani hem de yavaş başlangıçlı-insani acil durumlar ve artan nüfus hareketleri riskinin artmasına neden olabilir.


b)İklim değişikliği etkilerinin geçim, sağlık, gıda ve su güvenliği üzerindeki olumsuz sonuçları muhtemelen önceden var olan savunmasızlıkları daha da arttıracaktır. Kırsal alanlardaki hane halkı geliri düştüğünde, iklim değişikliği ile bağlantılı geçim sıkıntısı, bazı yerlerde dışa göç düzeylerinin düşük olmasına neden olabilir. Göç kaynak gerektirdiğinden, gitmek isteyen ama kaynak yetersizliğinden dolayı gidemeyen insanlar sıkışmış nüfusları oluşturacaktır.


c) Yükselen deniz seviyeleri, kıyı alanlarını ve alçakta bulunan adaları yaşanmaz hale getirebilir.


d)İklim değişikliği azalan doğal kaynaklar üzerinde rekabeti ve gerilimi daha da arttırabilir ve potansiyel olarak çatışmaya, dolayısıyla yerinden olmaya yol açabilir İklim değişikliğinin sonuçları her bölgede farklı etkiler yaratabilecek karmaşık bir çevresel süreçtir. İklim değişikliği uluslararası toplumda büyük bir endişe halini alımıştır.


İnsan hareketliliğinin değişen iklimin sonuçlarından biri olduğunu savunanlar, fırtınalar, seller ve kasırgalar gibi iklim değişikliğinin ani etkilerinin ve ormansızlaşma, çölleşme ve kuraklık gibi aşamalı etkilerinin her ikisinin de toprağı ve gıda üretimini olumsuz etkilediği ve hatta çoğu durumda yok ettiğini iddia etmektedir (Okeowo, 2013, s. 276). Son yapılan araştırmalarda gösteriyor ki iklimden dolayı göç zincirine yılda milyonlarca insan katılmaktadır. İsviçre merkezli İç Göç İzleme Merkezi (IDCM) tarafından yayımlanan raporda, sadece 2018 yılında 144 ülkeden tam 17,2 milyon insan doğal felaketler sebebiyle göç etmek zorunda kaldı.Giderek etkisi daha çok hissedilen iklim değişikliğinin sonuçları dünya çapında görülmeye başlandı. IDCM tarafından yayımlanan rapora göre sadece 2018 yılında 17,2 milyon insan göç ederken, 2008-2018 yılları arasında ise bu sayı 265 milyonu buldu.


Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü tarafından 2017 yılında yayımlanan “İklim Değişikliği, Göç ve Yer Değiştirme” raporuna göre ise 2016 yılında gerçekleşen en büyük 10 göç hareketliliği iklim sebebiyle oldu. Bu göçlerden en çok etkilenen ülkeler Filipinler, Çin ve Hindistan oldu.


UNDP raporuna göre iklim değişikliği sebebiyle çok büyük kitlesel nüfus hareketleri gerçekleşecek. 2050 yılında deniz seviyesinin yükselmesi, kuraklık, sel ve taşkınlar gibi sebeplerden 200 milyon insanın yaşadıkları yerleri terk ederek göç etmek zorunda kalması bekleniyor.


IDCM tarafından yayımlanan raporlarda Türkiye de yer alıyor. Diğer bölgelere oranla Türkiye’de iklim ve afet sebebiyle göç oranı daha düşük olsa da, son 10 yılda bu sebeplerden 275 bin 313 kişi göç etti.


Görüldüğü üzere iklim değişikliğinin etkileri sonucunda yerlerinden olan insanların sayısı her geçen gün artmaktadır ve savunmasız durumda bulunan çok sayıda insanın karşılaşacağı tablonun artık daha net bir biçimde öngörülüyor olması uluslararası geçerliliğe sahip bir tanım oluşturmayı bir taraftan zorlaştırırken bir taraftan da oldukça ivedi kılmaktadır. İklim değişikliğinin çevresel etkileri nedeniyle göç etmek zorunda kalan insanların nasıl tanımlanacağı, hangi haklardan yararlanabileceği, hangi kapsamda değerlendirileceği ve nasıl bir korumaya sahip olacakları bugün literatürde en çok tartışılan konulardan biridir. Zira bu konu sadece bilimsel açıdan değil, genel kabul gören tanımın uluslararası toplumun uluslararası hukuktaki yükümlülüklerinin belirlenmesi açısından da büyük önem taşımaktadır (Brown, 2008: 13).


Göçmen ve mülteci tanımlarındaki sıkıntılardan ötürü literatürde (ve bu çalışmada da) kişiden ziyade sürece odaklanan birçok farklı terimle karşılaşmak mümkündür. Bunlardan bazıları çevresel göç (environmental migration), çevresel yerinden edilme (environmental displacement), iklim göçü (climate migration), iklimsel yerinden edilme (climate displacement), çevresel kaynaklı göç (environmentally induced migration), iklim kaynaklı göç (climate-induced migration), çevresel hareketlillik (environmental mobility), iklim hareketliliği (climate mobility), çevresel hareketler (environmental movement) vb. şeklindedir (Nicholson, 2014, s. 153). İklim değişikliğinden dolayı ortaya çıkmış göçler ve göçlere katılan kişileri mülteci statüsünde kabul etmemek için birden çok kavram kullanmışlardır.


Mülteci tanımının çevresel göçmenler için uygun olmamasını IOM şu şekilde açıklamaktadır: Mülteci tanımı uluslararası hukukta olukça belirgin bir anlam ifade etmektedir ve “zulüm altında olma korkusu” üzerine inşa edilmiştir. Ancak iklim değişikliğinin etkilerinin bir tür “zulüm” oluşturduğuna dair uluslararası bir anlaşmaya varmak zor olacaktır. Zira zulmü gerçekleştirenin devletle ilişkili bir kurum olduğuna dair geleneksel algı her ne kadar devlet dışı kurumları da kapsayacak şekilde genişletilmiş olsada iklim nedeniyle göç edenler mülteci olarak kabul edilmemiştir.


Birincisi, mülteci olarak sınıflandırılmak, uluslararası alanda tanınmış bir sınırı geçmeyi gerektirir lakin iklim değişikliği nedeniyle yerinden olan insanların büyük bir çoğunluğunun kendi ülke sınırları içerisinde kalacağını -IDP (internally displaces people) olarak- göz önüne alırsak, tanımı ulusal mülteci teriminin özelliği göçe neden olan baskının sona ermesinin ardından geri dönüş hakkını vurgulayan bir terim olmasıdır. Ne var ki deniz seviyesi yükselmesi gibi durumlardan ötürü terim bu noktada da sorunun doğasını karşılamakta yetersiz kalmaktadır. İlaveten sel ya da fırtına gibi ani gerçekleşen iklim değişikliği etkileri sonucunda göç eden insanların evlerine geri dönmeleri söz konusu olabilirken, kuraklık ya da deniz seviyesi yükselmesi gibi yavaş başlangıçlı ve aşamalı etkiler sonucu bir geri dönüş söz konusu olmadığı için yine “mülteci” terimi yanıltıcı olabilmektedir (Laczko ve Aghazarm, 2009, s. 398). Son zamanlarda artan iklim değişiklikleri kendisiyle birlikte göçleri ortaya çıkarmıştır ve bu göçlere katılan insanların statüsü üzerine bir çok görüş ayrılığı vardır bu yazımda biraz buna değinmek istedim, keyifli okumalar dilerim…

2 thoughts on “İKLİM GÖÇÜ VE İKLİM MÜLTECİSİ

  1. İbrahim çok iyi bir yazı olmuş, konu üzerinde bolca araştırma yaptığın belli oluyor, çok beğendim.Seni tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum 🙂

  2. Ellerine sağlık ibrahim çok güzel olmuş ve bolca bilgilendiriciydi. Şu zaman da göçün çok konuşulması ve senin farklı yaklaştığı iklim göçü aslında boşluğu doldurabilecek bir yazı olmuş tebrik ediyorum. 🌹

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.