ASTROBİYOLOJİ VE DÜNYA DIŞI YAŞAM

  Adından oldukça söz ettiren ve her geçen gün popülaritesini daha da arttıran interdisipliner bir bilim dalı, peki tam anlamıyla nedir bu astrobiyoloji?

  Astrobiyoloji kısaca, gezegenimizdeki yaşamın nasıl ortaya çıktığını ve bu olguların nasıl diğer gezegenlere uyarlanabileceğini araştıran interdisipliner bir bilim dalıdır. Nasa ise astrobiyolojiyi şu şekilde tanımlar; ‘’Dünya’daki yaşamın kökenini ve evrimini, ayrıca başka yerlerde mümkün olan çeşitli yaşam biçimlerini inceleyen bir bilim dalı olarak astrobiyoloji ortaya çıktı.’’ Sık kullanılan diğer tanımlama ise ‘’evrendeki yaşamın incelenmesi veya yaşamın kozmik bağlamda incelenmesidir’’.

  Astrobiyologlar, Dünya dışındaki yaşamın anlaşılabilmesi için, Dünya’daki yaşamın nasıl başladığını anlamaları gerektiği konusunda hemfikirdir. Bu bağlamda sordukları soru hem ‘’Yeryüzündeki yaşamın tarihi ve geleceği nedir?’’ hem de ‘’Başka bir yerde yaşam var mı?’’ sorularıdır.

  Antarktika’ya düşen asteroidler, Jüpiter’in uydusu olan Europa’nın buzlu yüzeyi, her geçen gün yenisini keşfettiğimiz ötegezegenler: Her biri Dünya dışı yaşamın bulunma olasılığını arttıran, bilim insanlarını bu bağlamda düşünmeye sevk eden kamçılayıcı unsurlar olmuştur.

  Dünya dışı aranan yaşam yalnızca mikrobiyal boyutta değil aynı zamanda akıllı uygarlıkları da bulma yönündedir. Eğer böyle bir şey varsa onlarla iletişime geçebilmemiz de mümkün olmalıdır.

  1959 yılında Guiseppe Cocconi ve Philip Morrison Büyük radyo teleskoplarıyla Dünya dışı radyo sinyallerinin dinlenmesini teklif ettiler. Kolayca üretilebilen radyo dalgaları ve uzayda bunların kolayca tespit edilebilirliği bu fikri makul ölçüde kabul edilebilir boyuta taşımıştır. Dünya dışı akıllı varlık arayışı açısından asıl soru, uzayda aramaya değer uygarlık olup olmadığıdır.

 1961 yılında o zamanlar Cornell Üniversitesi’nde çalışan Frank Drake sinyal yayan potansiyel uygarlıkların sayısını tahmin edebilmek için bir fikir ortaya sundu.

Kaynak; https://www.businessinsider.com.au

  İşte meşhur Drake Denklemi…

İlk sayı olan R*, yaşam barındırmaya müsait yıldızların doğum hızıdır. 

f gezegen, gezegene sahip yıldızların oranı.

n yaşanabilir, gezegen sistemi başına düşen yaşanabilir gezegen sayısının ortalaması.

f yaşam, bu gezegenler arasında yaşamın ortaya çıkıp evrimleştiği gezegenlerin oranı.

f zeka, yaşanan dünyaların arasında akıllı yaşam geliştirme oranı.

f uygarlıklar, bu dünyalar arasında yıldızlar arası iletişim gerçekleştirebilen uygarlıkların oranı.

L, iletişim kurabilen bu uygarlıkların yaşam süresi.

  Denklemdeki birkaç faktörün bilinmemesine karşın David C. Catling’ in muhtemel bir hesaplaması şu şekildedir. ‘’Günümüzdeki ötegezegen arayışları yıldızların en azından üçte ikisinin gezegen sahibi olduğuna işaret ediyor, o zaman f gezegen 2/3 olacak. Kepler görevinin analizi hala sürüyor ama en azından her yüz gezegenden birinin yaşanılabilir olduğunu söyleyebiliriz, yani n yaşanılabilir = 1/100. Diğer parametreleri ise tahmin etmemiz gerekecek. Yaşam Dünya’da oldukça hızlı evrimleşti, bu yüzden yaşanılabilir gezegenlerin yarısında yaşamın ortaya çıktığını varsayalım, yani f yaşam = 1/2 olsun. Akıllı canlılar geliştiren biyosferlerin oranıysa f zekâ = 1/8 olsun. Her on akıllı biyosferden birinin yıldızlar arası yayın yapabileceğini de varsayarsak, f uygarlıklar = 1/10. Son olarak, iletişim kurabilen uygarlıkların yaşam ömrü sosyolojik bir spekülasyon olsa da haydi ona da 10.000 yıl diyelim. Peki o zaman Samanyolu’nda kaç tane iletişim kurabilen uygarlık bulunur? 10 x (2/3) x (1/100) x (1/2) x (1/8) x (1/10) x 10,000 = 4 cevabımız dörttür!”

  Carl Sagan’ın o ünlü sözü bir kez daha kulaklarımızda yankılansın ‘’Eğer tüm evrende yaşam sadece Dünya’da varsa, bu çok büyük bir yer israfı olurdu.’’

  Yazıyı, tahmini yapan bilim insanının kitabının son cümleleriyle bitirmek istiyorum. ‘’1990’larda astrobiyoloji bir disiplin olarak ortaya çıktığında bazıları onun geleceğini sorguladı ve sönüp gidecek bir moda olduğunu düşündü. Bunun sebebi belki de dünya dışı yaşamın çabucak bulunmamasının yarattığı hayal kırıklığıydı. Yaşanılabilir bölgelerde bulunun Dünya boyutundaki ötegezegenlerin keşfi dünya dışı yaşam ihtimalini her zamankinden daha güncel hale getiriyor. Astrobiyolojinin bir yere gitmeye niyeti yok!’’

Kaynakça

Astrobiyoloji – David G. Catling

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.