Biopeak-Biyogirişimcilik ve Bioteknoloji Zirvesi 2019

21.11.19 Perşembe 

Söz uçar, yazı kalır dedik ve böyle bir işe giriştik. Amacımız; LucidOlea ailesi olarak katıldığımız seminerlerde/konferanslarda öğrendiğimiz bilgileri herkese ulaştırmak ve anlaşılır bir dille aktarmak. 

1.Gün 

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İl Müdürü-Ümit Ünal

Biyoteknoloji ve Biyogirişimcilik gibi yeni yeni terminolojimize giren bu kelimeler oldukça önem arz ediyor. Kelimelere aşina olan Ünal Bey ise devlet desteğinin bu yönde artığını ve bizlere daha faydalı olacağını belirtti. Ülkemizin Ar-Ge (araştırma ve geliştirme) ve inovasyon kapasitesinin artmasının cari açık için önemli bir yeri olduğunu söyledi. Bu sayede cari açığını kapatacağımızın üzerine basa basa  sunumunun birkaç yerinde değindi. 

Bu sefer biz şöyle düşünüyoruz Türkiye’nin biyoteknoloji/biyogirişimcilik alanında Dünya’da yeri neresi? İlk defa Biyogirişimcilik zirvesi bu sene yapıldığına göre, ilk 30 ülke arasına bile giremememiz hiçte şaşırtıcı değil. İlk üç sırayı Çin, Amerika ve İngiltere adeta yarış halinde baş başa götürüyor. Bu rekabette hayatta kalmamız ve üst sıralara tırmanmamız lazım. Açık fikirli görüşleri ve büyük çerçeveden bakmaya çalışan Ünal Bey KÜSİ’den bahsetti. Açılımı Kamu Üniversite Sanayi İşbirliği olan bu program pek çok alt başlığa ayrılıyor. Sizler için Fon sihirbazı ile kendinize en uygun destek programlarını belirleme imkânı doğuyor. Teknopark gibi bir oluşumdan da bahseden Ünal, kuluçka merkezinden mentöre kadar destek almanızda en büyük yol göstericimiz oluyor. Tabi burada TUBİTAK’ı unutmamak gerek. Projenizin durumuna ve kriterlere göre 1003, 1007, 1051, 1503, 1505, 1507, 1509, 1511, 1512, 1513, 1514, 1515, 1601 programlara göre kendinize en uygununu bulabilirsiniz. En çok tercih edilen program ise en açık ara farkla 1512 TUBİTAK programıdır. Bir başka güzel program ise  ‘melek yatırımcılar’ ve ’millet teknoloji hamlesi’ iyi bir seçenek olarak girişimcilere sunuluyor.

 Nanortopedi-Necdet Mekki Ergül

Metalürji ve Metal Mühendisliği mezunu olan Necdet Mekki Ergül, firmasının uğraştığı projelerden hızlıca bahsetti. %100 yerli 3 Boyutlu Yazıcısı gururla gösteren Ergül, bu sayede kıkırdak, kemik tarzı yapılar üretebilmişler. İkinci projeleri ise Kemik ve kıkırdak lezyon tedavisinde kullanılmak için tabanca ortaya çıkarmışlar hatta hasta tarafından bile denemişler. Bunu mikro-akışkan yöntemi ve CO2 yardımıyla hücre enkapsilasyonu temel hatlarında yer almış. Üçüncü projeleri ise alçı tedavisinde kompartman sendoromunu teşhis edilmesine ön ayak olmuş. Bunu rahatça teşhis eden mobil uygulama geliştirmişler. Yapımı basit ve ama eğer uygulama alanı varsa daha etkili olabilir. 

ARKİM-Elif Güngör Reis

Biyogirişimcilik alanının gıda araştırması ve gıda düzenlemesinde eksik gören Reis, daha sağlıklı, doğal bir gelecek ve hayat için kollarını sıvamış. Yumurtadan (yumurta kabuğundan) antibakteriyel jel elde eden Elif Güngör Reis. Tez aşamasında geliştirdiği ‘yumurta kabuğundan doğal antibakteriyel eldesi’ adlı projesini, yerli üretim bir gıda koruyucusuna dönüştürmüş. 2011’de devletten aldığı teknogirişim desteğiyle firmasını kurmuş. Sonrasında aldığı TÜBİTAK desteği, ticarileşmesinde büyük rol oynamış. Gelinen noktada onlarca şirketin paket ürünlerinde, Elif Güngör Reis’in tasarladığı ve ürettiği gıda koruyucular kullanılmaya başlanmış.

Yeşil Science-Dr.Yusuf Yeşil

Doktorluk eğitiminde sanat (tasarım) ve teknoloji ile uğraşan Yeşil, mezun olunca kendini o alanda geliştirmek istediğini fark etmiş. Bu yüzden küçük tasarımlarıyla başlayıp daha sonradan Yapay Zeka ve Artırılmış Gerçekliği sağlık alanına taşımaya çalışmış. Bunu da başarmış olmalı ki şu anda Yeşil Science’ı kurmuş. Yeşil’in Flual adlı uygulamasının amacı, üst solunum hastalıklarında ( grip, nezle) gibi kolayca tanımı ve doktora gitmeden ön safhada yapay zeka tarafından tanımlanıp basit bir süreçte iyileştirilmesi hedefleniyor. Mandarin adlı diğer bir uygulaması ise basit bir süreci izliyor. Kullanıcının günlük ne kadar su içtiği, uyku saatleri, adım sayısı gibi verileri alarak daha kaliteli bir yaşam sunuyor. Augmantify ise çevrenizde ne kadar mikrop olduğunu yapay zeka sistemi ile gösterimi oluyor. Bildiğim kadarıyla daha yapım aşamasında. Dr. Yusuf Yeşil, Forbes Tr’nin 30 Altı 30 ilk listesinde yer alıyor. Buradan Yeşil’e başarılarını tebrik ediyor ve daha güçlü projelerini beklediğimizi iletiyoruz.

Değişen Sağlık-Dr.Melih Bulut

2012 yılı bilim için çok önemli bir yıldı. CRISPR’i konuşmaya başladığımızda bu yolun başlangıcı olduğunu hepimiz biliyorduk. Yolun devamının bizleri nereye götüreceği ise bir muammaydı. Bulut, 2012 yılında ’Futuristik Bakış’ adlı sempozyumdan bahsederek başladı konuşmasına. O yıllarda Fütürist alanında bilinen kişileri çağrıldığını ve onların ‘Kök hücre tedavisi, nantoteknoloji, biyoteknoloji, sanal gerçeklik’ gibi kavramları belirttiğini ve geleceğin bunlar üzerinden ilerleyeceğini söylediklerini hatırlattı. ’Biz o yıllarda konuşmalarına abarttı olarak bakıyorduk’ demeyi de unutmadı. Daha 7 yılda hızlı gelişimi yakından takip edebiliyoruz. Zaman hızlı akıyor, birdenbire olaylarla karşı karşıya geliyoruz. Örneğin 2010 yılında Japonya’da Tsunami beklenmedik ve sarsıcıydı. 

Bulut’un konuşmasına geri dönersek, Yıkıcı Teknoloji’yi (disruptive technology ) sunumunda ön plana aldı. Bu konuda ’Sürdürebilirlik’ kavramının altına çizdi. İleride bilimde ve ticarette ortak nokta olarak var olacak alanlardan bahseden Bulut, yaşlanmanın bilim mücadelesi ile azalacağının, doku mühendisliği alanında Organoidlerin önemli bir kol olacağını, gıda araştırmasının göz arda edildiğini oysaki geleceğin sıkça tartışılacak bir mesela olduğunu belirtti. Katılımcılara ‘Peki, geleceğe nasıl hazırlanmalıyız?’ diye sorusunu yöneltti. Multidisipliner çalışma (her konudan bilgi sahibi olabilme), insan yönetimi, inovasyon, uluslarasılaşma, sosyal medya, zaman yönetimi gibi kısaca önemli alt başlıklara açabileceğimizi katılımcılara yanıtladı. Konuşmasını, benim de önemli bulduğum şekilde, yaptığınız inovasyonun, ar-ge’nin, projenin etikten taviz vermeyecek noktada olması gerektiğini vurguladı.

Biyogirişimcilik Ekosisteminde Küresel Eğilimler- Selin Arslanhan

İstanbul Üniversitesi 2008 yılı Moleküler Biyoloji ve Genetik mezunu Arslanhan, ilk İÜGEN Kış Okuları’nda rol aldığını söyleyerek başladı konuşmasına. Akademik hayattan nasıl özel sektöre kaydığını ve sektöre girişinin zorlu bir süreç olduğunu belirtti. Girişimcilere, küresel risklerin var olduğunu, Biyoteknoloji alanında hangi tarz problemlerin olduğunun araştırılmasının (Pazar arayışı) çok büyük önem arz ettiğini ve o alanda yoğunlaşılması gerektiğini girişimcilerin en ışık alan yolu olduğunu katılımcılara gösterdi. Sürdürebilirlik kavramı yine etkin bir rol oynadı. Küresel eğilimlere baktığımızda 2010 yılında ABD pazarın %34’üne, Çin %16’sına sahipken, 2018 yılında Çin %53’e ABD %22’e doğru bir ilerleme kat etti. Çin gerçekten şaşırtıcı bir etkin alana sahip. Zaten 2016 yılında Çin dünyada en fazla bilimsel yayın üreten ülke olarak ABD’i geçti ve patent olarak 2007 yılında %27’ oluştururken, 10 yıl gibi kısa bir sürede bu dilim %50 haline gelmesinden anlamamız gerekirdi. Biyogirişimciler olarak rekabet ortamını ve rekabetçinizi tanımanız ve ona göre stratejinizi belirlemeniz lazım. Verilere göre Çin, Asya Pazarında büyük hakimi olduğu belli. Türkiye de hala Unicorn olmuş bir start-up yok. (Unicorn kısaca; 1 Milyar dolarak ulaşmış start-up anlamına geliyor). Peki neden yok? İşte bunlar üzerine düşünmemiz gereken konular. 

Arslanhan’ın üstüne basa basa söylediği konu Türk start-up’ların genel sorununun başta yapması gereken ‘pazar arayışının’ unutmaları. Bu çok büyük bir yanlış. Bunu ‘Crunck-base’ , şirket veritabanı, patent vertabanından kolayca yapıla bileneceğini belirtiyor. 

Genecare Bıotechnology-Aslı Semerci & Ömer Faruk Taştan 

Semerci ve Taştan girişimcilik alanında uğraşırken çok sıkıntılı dönemlerden geçmişler. Kendilerinin de belirttiği gibi tırnaklarıyla kazıyarak bir yere gelip şu anda kendi firmalarının sahibi olmuşlar. 

Sunumlarında daha çok girişimcilere tavsiye şeklinde ilerledi. Araştırma ve geliştirme yaparken temelinizi sağlam kurulması gerektiğini, çünkü yatırımcılarla konuşurken parlak fikrinizin ön planda olacağını söylediler. Taştan, ‘Bu projenizin temelini oluşturuyor’ dedi. Fon bulmanın ayrıca büyük bir dert olduğundan yakınan Semerci ve Taştan, melek yatırımcıların ülkemizde, sisteme kayıtlı 400 kişi olduğunu ve bu az sayıyla şansın, yatırımında zorluk çıkarttığını değindiler. Başarısız olmanın çok yaygın ve her an olabileceğini, yatırımcı azlığı, uzun sürede projenin ortaya çıktığı (sadece fikir aşamasının bile 3 sene olabildiği), devlet desteğinde bile yetkili insana ulaşamama sorunlarıyla karşı karşıya gelindiği yadsınamaz bir gerçek olduğunu belirtti. Hala daha devlet desteği kazanmalarına rağmen karşılanacak ücretin gelmediğini söylemeleri gerçekten çok acı oldu. 

Biyogirişimcilikte parlak fikirlere sahip olan öğrenci veya mezunların en büyük sıkıntısı işletme, sermaya, tasarım ve muhasebede bilgi yetersizliği sahip olmalarıdır. Bu alanlarda da (multidisipliner) yoğunlaşılması, kendini geliştirmesi gerektiği bir gerçek. Rekabetçilerine karşı tarafından girişimciyi üstte taşıyabileceğini, bir başka başarının dilimi olduğunu unutmamalıyız.

Semerci’nin projesinin Alzheimer’ın erken tanısı için geliştirdiği bir çipken, Taştan’ın arıların bağırsak florasından üretilen probiyotik olması da sunumlarında yer alıyordu.

Yazımdaki amacımız İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Kulübünün bu yıl ilk defa hazırladıkları ve Türkiye’de bir ilk olan Biyogirişimcilik Biyotekneloji Zirvesi / Biopeak’in ilk gününün yazılı olarak kağıda geçirilmesidir. İkinci günü yakın bir zamanda, hız kaybetmeden yayınlanacaktır.

İdil Salihoğlu

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.