SOSYOLOJİK KAHVE

     Kahvenin ne olduğunu bilmeyen yoktur. Çeşitliliği ile damak tadına göre içilen süt ve çeker kullanılan günümüzün en popüler içeceğidir. Buna rağmen tüm bu çeşitlilik kahve çekirdeğinden ortaya çıkar.

Kahve yolculuğuna kahve çekirdeği ile başlar. Bu başlangıç daha sonra farklı alanlarda kendini gösterir. Sosyolojik olarak baktığımızda kahve çok önemlidir ve bu bağlamda ele aldığımız kahve: sosyalleşme, kapitalizm, ekonomi, küreselleşme gibi pek çok farklı alanla ilişkilendirebiliriz.

Sosyalleşme: Herkesin bildiği ve uğradığı kahve dükkanlarını her yerde görebiliriz. Arkadaşlarımızla buluştuğumuzda veya küçük toplantılarımızı bu mekanlarda kahve içerek ve aynı zamanda birbirimize ısmarlayarak paylaştığımız kahve ile sosyalleşme eylemlerini gerçekleştirmekteyiz. 

Kapitalizm: Kapital, düzen para sahiplerini daha fazla para kazandırmak işçileri/beyaz yakalıları daha fazla çalıştırmak adına genellikle iş yerlerinde kahve makinalarını görebiliriz (özellikle Amerika gibi kapitalizmin oldukça gaddar olduğu ülkeyi ilk sıraya koyabiliriz). Kahve bilindiği üzere içerisinde uyarıcı madde barındırır ve kahve içerek beynin daha fazla uyanık kalması sağlanır. Böylece çalışanın daha fazla çalışmak için daha fazla kahve tükettiği gerçeği yadsınamaz. Hatta üniversitelerde doktora çalışma sırasında veya bir bilimsel makale çalışmalarında daha fazla kahve içilmektedir. Böylece bol bol içilen kahveler kapital düzene de hizmet vermektedir (kim bilir sermaye sahipleri de belki bunu istiyordur).

Ekonomi: Kahve üreten bir çiftçi ve onu harmanlayan ticaretini yapan ve daha sonra kahve dükkanı zincirlerini besleyen kurumlarla beraber büyük bir ağdan söz edebiliriz. Kahve, üretilen yerden son kullanıcıya kadar farklı işletmeler aracılığıyla büyük bir ekonomiye sahiptir. Starbucks gibi büyük firmalar ve içerisinde çalışan binlerce elemanı ile kahve ekonomisi petrolden sonra uluslararası ticaretin en önemli maddesidir. Bununla beraber filtre kahve makinaları gibi yan ürünlerini de kattığımızda büyük bir ekonomik yapıyla karşılaşırız.

Küreselleşme: Kahve Güney Amerika ve Afrika’da üretilir. Osmanlı’ya, oradan bize yemenden gelmiştir ancak küreselleşme ile batı dünyasında olmayan kahve sömürgeleşmiş ülkelerdeki bu ürünü kendi sofralarına getirirken yanında en fakir ile en zengin arasındaki bu karışık ilişkileri de geliştirmiştir. Kahve üretildiği yerden tüketiciye kadar olan yolu alırken aynı zamanda bu ticareti yapan insanlar arasında kültür alışverişi de yaptırmıştır. 1800’lü yıllardan beri yaygınlaşamaya başlayan kahve, küreselleşme ile dünyanın her yerinde görebilir ve tüketilebilirdir. Hatta bu küresel durum bazı firmaların dünyanın her yerinde (belki Kuzey Kore hariç) kendi kahve dükkanlarını açmasına olanak vermiştir.

     Kahve benimde sıklıkla içtiğim güzel bir içecek. Dolayısıyla kahveye sadece bir içecek gözü ile bakmamak lazım. Hatta diğer içtiğimiz, yedimiz, kullandığımız ne varsa aynı mantık çerçevesinde düşünmeliyiz. Her şeyin, sosyolojik, ekonomik ve belki de siyasi bir tarafı vardır. Günümüzde neredeyse her şey çok grift olmakla beraber birkaç amaç içinde olabiliyor. Yani kalem alırken sadece yazmak aklımız gelmemeli. Kalemin dahi bir yolculuğa sahip olduğunu bilmemiz gerekiyor.

     Umarım bu yazıyı okuduktan sonra kahve içtiğinizde yalnızca kahve içmediğinizi hatırlarsınız. Bu yazı, aynı olmak koşuluyla çay için de yazılabilir.

Not: sosyolojik bakış olarak kahveyi Anthony Giddenns ait sosyoloji kitabını da okumanızı tavsiye ederim.

Diyaddin İLHAN

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.