BİZİM İÇİN ÖNEMLİSİN!
Hayat, daima ileri yönde ilerler. Böylesine bir dünyada yeniliğe ayak uyduramamak, yeniliğe kapalı olmak yapılan en büyük hatadır. Her gün çıkan yeni teknolojinin bizi büyülediği şu günlerde kritik noktalardan birisi de bu kadar karmaşık sistemde yerimizi ve diğer insanların, icatların, gelişmelerin dünya üzerindeki yerini unutmamız.
Şöyle ki, insan türü diğer canlılar arasında çok farklı bir konuma sahip. Insanlar soyut düşünebilen varlıklardır. Bunca okuduğunuz yazıyı hayal edebilmeniz, bunlardan zevk alabilmeniz bundandır.
Yaptığımız pek çok şeyin bir anlamı vardır ve yaptıklarımızın bazılarının da iyi anlamları yoktur, eylemi yaptıran fikir temellendirilmemiştir.
Bazen yeri gelir, insanları kıyaslama yoluna gider, bazı insanları kötüleriz. Ama unuttuğumuz bir şey var, her insan annesinden aynı şekilde doğuyor(gerçi şu günlerde sezaryen ve normal doğum diye iki çeşit var ama). Bazılarımız şanslı, iyi çevrelerde büyüyor, bazılarımız o konudan şanssız, iyi çevrelerde büyüyemiyor. Bazılarımız çeşitli hastalıklardan muzdarip bir şekilde dünyaya geliyor, bazılarımız sağlıklı. Yeri geliyor sağlıklı insanlar bir anda hastalığa yakalanıyor.
Arkadaşlar, şizofren olan bir kişi şizofren olmak istediği için şizofren olmuyor. Onlar da gençliğinde senin benim gibi insanlardı. Yaşadıkları şeyler ağır geldiği için şizofren oluyorlar, çoğu zaman uykularına dikkat etmedikleri için bu yola giriyorlar. Çünkü bizim uykumuzda psikolojik baskılama mekanizmaları çalışıyor ve iyi bir uyku hem kötü anlarımızı baskılamamıza yarıyor, hem de daha mutlu hissettiriyor.
Bipolar bir insan bipolar olmak istediği için bipolar olmuyor. Yaşadıkları şeyler ağır geldiği için duygudurumları manik depresif arasında gidip gelmeye başlıyor.
Engelli bir insanı düşünün. O kişi engelli olmak istediği için mi engelli oluyor veya doğuyor sizce? Insanlar keyiflerinden mi araba kazası geçiriyor?
Her insan bu hayatta zorlanır, farklı sınavlara tabi tutulur. Hayat bir tek bana zor, diğer herkes 10 numara yaşıyor diyen insan, diğer insanların iç dünyalarını henüz bilmiyordur. İlişkilerinde derinleşmesini öneririm. Önemli olan yaşadıklarımız değil, önemli olan yaşadıklarımıza nasıl tepkiler verdiğimiz ve bu tepkiyi hangi düşünceyle verdiğimiz. Önemli olan hayattaki rotamız olan iyi bir insan olmaktan şaşmamaktır.
Bir iş yapılacaksa o işi en iyi yapan kişiyi seçmek zaten akıllıcadır, buna asla bir şey söylenemez. İnsanları kıyaslamadan kastım şudur; bazı insanları çeşitli başarılarından, yeteneklerinden dolayı diğer insanlardan üstün görmek, bazılarını ise yeteneksizliklerinden, başarısızlıklarından daha altta görmek ve kendimizi o skalanın içine koymak.
Kendimizi üstte görürsek kibirleniriz, diğer insanları beğenmemeye, zamanla hakaret etmeye başlarız. Kendimizi altta görürsek değersizlik hissi yer bitirir bizi, hayatta yapabileceğimiz en büyük hatalardan biridir bu. Saçmasapan işlere kalkıştırabilir bu his bizi; insanların ilgisini çekmenin, insanların bize tepkilerini görmenin bizi değerli yapacağını sanabiliriz, insanlara kendimizi anlatmanın, övmenin bizi değerli kılacağını sanırız. Halbuki karşındaki kişi de bir insan, sen de bir insansın, fazlası değil. Sen de değilsin, karşındaki de. Ayrıca toplum içinde bu davranışlar hoş karşılanmaz. Bizi biz yapan şey, bizi değerli kılan şey karakterimiz ve davranışlarımızdır. Her şeye rağmen iyi tarafta kalabilme yetisidir. Karşındaki insan bazı konularda kendini geliştirmiş olabilir, ama şunu unutma; gün, hepimize 24 saat. O bu 24 saatin 12 saatinde çalışıyorsa ve sen her gün 10 saat uyuyup uyuşuk uyuşuk geziyorsan kusura bakma da burada kendini sorgula! O insan çalışırken sen keyif yapıyordun, o insanı aşağıya çekmek için, onu değersizleştirmek için bir şeyler yapman senin karaktersizliğin olur; fesatlaşırsın, sinsileşirsin, yapma, hoş değil.
Bugün karşımıza Elon Musk gibi insanlar çıkıyor, bu insanlar gökten zembille inmiyor. Saf çalışmanın bir ürünü bu insan. Günde 15-16 saat çalışan bir insan bu. Kimse kusura bakmasın da biz günde kaç saat çalışıyoruz ki, bu insanların yerine geçelim. Biz de böyle olmak istiyorsak biz de çalışmalıyız. Bırak insanlar istediğini söylesin, önemli olan bizim hayallerimiz, diğer insanların düşünceden yoksun cümleleri değil. Maalesef ki insanlar çoğu zaman düşünmeden konuşuyorlar, biz onları sevmiyor, istemiyorsak biz de düşünerek konuşalım ki onlardan bir farkımız olsun. Yaşamak istemediğimizi yaşatmayalım.
Bir insana öncelikle insan olduğu için değer vermeliyiz; yetenekleri, başarıları vs bundan sonra gelmeli. Çünkü her insan değerlidir, her birimizin bugün yaşıyor oluşumuzun bir amacı var.
Her insan hayatına amaçlar belirler, insan hayat amacı olmadığı zaman hayattan tat almamaya başlar. Yaratılışımızdan amaçlar edinecek şekilde yaratılmışız. Bazı insanlar yaşadıklarından, gördüklerinden daha iyi dersler çıkarır, bazıları o dersleri göremez. Aslında bütün mesele burada bitiyor. Ama şunu unutmayın. Karşımıza bir küp aldığımızda biz aynı anda o küpün en fazla 3 yüzünü görebiliriz. 6 yüze de hakim olmak için diğer insanlara da ihtiyacımız var, ve onların da bize ihtiyacı var.
Bir noktadan bile çok daha küçük olduğum bir evrende başladı hayat denilen sürecim. Etrafımı yorumlama çabamla başlarken her şey, her insan gibi aradım durdum kendimi. Bazen bir sınav başarısı, bazen para, bazen hayat için koşturdum durdum bir şeylerin peşinde. “Aslını kavrayamadığım şeye nasıl sabrederim” cümlesini düşünürken hayatın tokatları ayılttı beni ve gerçeği hatırlattı.
Yazıyorum, öğrendiğim bu gerçeklerle sizleri de ayıltmak ve bir gün kendinize günaydın demeniz dileğiyle…