Yıldız nedir?

 Gök yüzüne baktığımızda ne görürüz, evreni hangi cisimler oluşturur gibi pek çok olguyu merak eder araştırırız. Peki gök yüzüne baktığımızda en çok ne görürüz? Tabi burada gece, Güneş olmadığında gözümüzün iliştiği parlak noktalardan oluşan milyarlarca cismi bir arada görmek bizler için her zaman ilginç olmuştur.

Peki bu noktasal parlak cisimler ne?

Evet bildiğiniz gibi gece baktığımız her noktacık (Jüpiter, Venüs, Merkür gibi gezegenleri katmazsak) yıldızları ifade eder.

Yıldız nedir sorusuna gelince: Bilimsel olarak kendi enerjisini üreten ve bütünlüğü milyonlarca hatta milyarlarca yıl bozulmayan cisimlere yıldız denir. Bizim güneşimiz de sarı küçük bir yıldızdır.

Peki yıldızlar kendi enerjisini nasıl üretir? 

Bilim dünyası yakın zamana kadar bu soruya cevap veremedi. Çünkü atomu keşfetmemiz, atomu parçalamamız ve birleştirmemiz için zaman gerekliydi. Atom bombasını duymayan yoktur. Temelde çalışma mekanizması Uranyum ve Plütonyum gibi ağır elementleri parçalayıp büyük miktarda enerji üretmektir. Yıldızlarda ise bu prensibin tersi bir işlem söz konusudur. Yani atom çekirdeklerini, proton ve nötron gibi parçacıkları birleştirmektir. Proton + proton, Helyum çekirdeği oluncaya kadar birleşir böylece bir zincir oluşur ve bu zincire p-p zinciri veya proton-proton zinciri denir. Bu birleşim sırasında atom bombasından daha büyük miktarda enerji ortaya çıkar. Bu da yıldızların enerji kaynağı oluşturur. Böylece yıldızlar merkezlerinde milyon derece sıcaklığa ve yüzeyleri de on binlerce derece sıcaklığa ulaşır. Böyle bir sıcaklık etrafındaki gezegenleri ısıtır, enerji sağlar. Tıpkı dünyamızın enerjisini Güneş’ten aldığı gibi…

Yıldızlar bu enerjisini sonsuza kadar sürdüremezler, tıpkı canlılar gibi doğarlar büyürler ve ölürler. Ölümleri kütlelerine göre beyaz cüce, nötron yıldızı veya kara deliğe dönüşür ancak bu ölümleri büyük patlamaları da beraberinde getirir. Hatta öyle büyük patlamalardır ki BİG-BANG’den sonraki en yıkıcı ve en şiddetli patlamalara ev sahipliği yapar (bazı patlamalarda Güneş’in tüm hayatı boyunca üreteceği enerjiyi birkaç saniyede üretir). Örneğin Güneş’imiz birkaç milyar yıl sonra bir beyaz cüceye dönüşecek. Yaklaşık 1-2 milyar yıl sonra güneşimiz o kadar genişleyecek ki Mars’a kadar olan bütün alanı yok edip içine alacak. İşte böyle devasa bir yıldıza dönüşecek ve bu evre dev yıldız olarak anılacak. Ancak bu evrede çok zaman geçirmeyecek ve Güneş’imiz bir portakalın kabuğunu soyarcasına üst katmanlarını dışarı atacak. En sonunda geriye kalan beyaz parlak çekirdeği kalacak ve buna “Beyaz Cüce” denilecek. Ancak geriye 1.44 güneş̧ kütlesinden daha fazla bir çekirdek kalırsa o zaman Nötron yıldızı olacak. Nötron yıldızı kütle aralığı 1.44 ve 3 Güneş kütlesinde olabilir. Bir eğer daha koyacak olursak, bu çekirdek 5 veya daha büyük Güneş kütlesine sahip ise o zamanda tekilliğe giden yani kara deliğe yol açan inanılmaz bir doğa olayına neden olacak. Çünkü kütle çekim o kadar baskın olacak ki kütle bir noktaya çökecek. İşte bundan dolayıdır ki tekillik sonsuz kütle sıfır hacim olarak tanımlanır (gerçekten inanılmaz bir şey, düşünüldüğünde hacimsiz bir şey olmaz denilir ama fizikte hacimle değil kütle ile ilgileniriz). 

The Event Horizon Telescope (EHT) — a planet-scale array of eight ground-based radio telescopes forged through international collaboration — was designed to capture images of a black hole. In coordinated press conferences across the globe, EHT researchers revealed that they succeeded, unveiling the first direct visual evidence of the supermassive black hole in the centre of Messier 87 and its shadow. The shadow of a black hole seen here is the closest we can come to an image of the black hole itself, a completely dark object from which light cannot escape. The black hole’s boundary — the event horizon from which the EHT takes its name — is around 2.5 times smaller than the shadow it casts and measures just under 40 billion km across. While this may sound large, this ring is only about 40 microarcseconds across — equivalent to measuring the length of a credit card on the surface of the Moon. Although the telescopes making up the EHT are not physically connected, they are able to synchronize their recorded data with atomic clocks — hydrogen masers — which precisely time their observations. These observations were collected at a wavelength of 1.3 mm during a 2017 global campaign. Each telescope of the EHT produced enormous amounts of data – roughly 350 terabytes per day – which was stored on high-performance helium-filled hard drives. These data were flown to highly specialised supercomputers — known as correlators — at the Max Planck Institute for Radio Astronomy and MIT Haystack Observatory to be combined. They were then painstakingly converted into an image using novel computational tools developed by the collaboration.

Evet, Evrende bu süreç Samanyolumuzda ve diğer galaksilerde aynen olduğu gibi devam ediyor ve edecek ama bu süreç sonsuza kadar sürmeyecek. En sonunda evrendeki tüm yıldızların ışığı sönecek ve evren sonsuz bir sessizliğe gömülecek…

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.